Bakan Özer, yeni eğitim yılı için Ankara'daki okul yöneticileri ile toplantı yaptı
Millî Eğitim Bakanlığı, 2021-2022 eğitim öğretim yılının tamamlanmasının hemen ardından, gelecek yılın hazırlık çalışmalarını başlattı.
2022-2023 eğitim öğretim yılına hazırlık için okul yöneticileri ile yapılan toplantıların ilki İstanbul'da gerçekleştirildi. Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, ikinci toplantıda Ankara'da görev yapan okul yöneticileri ile bir araya geldi.
Konuşmasında Millî Eğitim Bakanlığının okullar kapandıktan bir hafta sonra toplantılar yaparak yeni eğitim öğretim yılı hazırlık sürecini yönetmeye başladığının altını çizen Bakan Mahmut Özer, Ankara'ya yapılan eğitim yatırımı miktarının yaklaşık 6 milyar liraya ulaştığını söyledi.
Eğitim ortamlarının niteliğini artırmaya yönelik desteklerin artarak devam edeceğini belirten Özer şunları kaydetti:
"2022-2023 eğitim öğretim yılı hazırlıkları için temizlik, kırtasiye, küçük onarımlar ve okulların donatım eksiklerinin giderilmesi için 700 milyon liralık yatırımı Ankara'daki tüm okullarımıza göndermek üzere bugün itibariyle start vermiş bulunuyoruz.
Temizlik elemanlarıyla ilgili süreçleri de yakinen takip ediyoruz. O konuda da yeni bir açılımımız olacak. Eğitim öğretim başlamadan önce, inşallah, okullarımızın o ihtiyacını giderecek müjdeli haberleri paylaşacağız. Ben şuna inanıyorum arkadaşlar: Sizlerle el ele verdiğimiz zaman kaynakları adil ve verimli bir şekilde kullandıktan sonra eğitim sisteminde çözemeyeceğimiz hiç problem yok. Yeter ki açık, dürüst olalım ve şeffaf olalım. Ben bunu gördüm. Millî Eğitim Bakanlığının organizasyon kabiliyeti inanılmaz yüksek. Yeter ki Bakanlık doğru şeylere odaklansın. Odaklandığı zaman sahada Bakanlığın öngördüğünün çok daha ötesinde güzel şeyler başarıyorlar. Gerçekten bunu görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Yani sizlerle el birliği yapacağız. Okullarımızın, siz değerli yöneticilerimizin imkânlarını iyileştirme, daha iyi ortamlarda çalışmanızla ilgili süreçleri sürekli iyileştirmeyle ilgili her türlü desteği vereceğiz. Okul iklimini güçlendireceğiz. Akran zorbalığının olmadığı, öğrenmenin güzel ortamlarda gerçekleştiği, kimsenin kaygı duymadığı okul iklimini tesis etmek, onu güçlendirmek daha iyi noktaya taşımak için el birliği yapacağız ve ana odağımız bu olacak.
Öğretmenlerimizle ilgili bunları yaparken yöneticilerle ilgili bir akademi kurduk İstanbul'da. Yönetici akademisi'nde tüm okul yöneticilerimizi İstanbul'da misafir edeceğiz. Fen lisesi yöneticileriyle başladık. İlk seminerde kültür, tarih ve medeniyet bilinci konusunu ele aldık.
Ankara'nın 2022-2023 eğitim öğretim yılının hazırlıklarına ilişkin bütçesinin 700 milyon lirayla sınırlı kalmayacağını belirten Özer, il ve ilçe millî eğitim müdürlerinin ihtiyaçlara ilişkin süreci koordine edeceğini dile getirdi.
Bir toplumun öğretmeni kadar güçlü olduğunu ifade eden Özer, onun için öğretmenlerin sürekli gelişmesi gerektiğini belirtti.
Özer, "Okula sirayet etmeyen hiçbir eğitim politikasının sahada bir karşılığı yok. İşte kütüphane, okullara sirayet etti mi? Etti. Çevre dostu okul, öğretmen eğitimleri, yardımcı kaynak... Sizlerle birlikte bu süreçleri yönettiğimiz zaman, sizler bu süreçleri, politikaları sahiplendiğiniz zaman eğitim sisteminiz çok daha iyi noktalara gidecek." dedi.
Bakanlığın tüm bürokratlarının bu yaz sahada olup illerdeki hazırlık çalışmalarını izleyeceğini, kendisinin de sürecin birebir takipçisi olacağını belirten Özer, "Yeni eğitim yılında küçük onarımları yapılmış, temizlik ihtiyaçları giderilerek her türlü temizlik malzemesi alınmış, kırtasiye malzemesi alınmış, laboratuvarları güncellenmiş yeni okullarda bekleyeceğiz öğrencilerimizi." dedi.
"Kayıt yapmakla bağış arasında bir ilişki yok"
Kayıtlarda bağış alındığına yönelik okul yöneticilerinin töhmet altında bırakıldığını söyleyen Bakan Özer, istisnai bazı durumlar nedeniyle sistemde böyle yaygın bir davranış olduğuna dair algı oluşturulduğunu belirtti. Özer, kayıt parasına ilişkin" Yardımcı kaynak problemini nasıl çözdüysek bu bu problemi de sizlerle birlikte el birliği yaparak çözeceğiz. Göstereceğiz. Bizim okullarımızın ihtiyacını devletimiz karşılıyor. Millî Eğitim Bakanlığı karşılıyor. Her türlü ihtiyacımızı gideriyor. Kayıt yapmakla bağış arasında hiçbir ilişki yok ama isteyen velimiz, bağış yapabilir. Kayıt döneminden sonra bağış yapabilir. Bunu engellemiyoruz ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin tüm vatandaşları çocuklarına herhangi bir ek ücret ödemeden okullara kayıt yapabilecekler. Ben inanıyorum ki sizlerle, siz değerli çalışma arkadaşlarımızla çok önemli başarı hikâyelerine imza atacağız." dedi.
Konuşmasında 2021-2022 eğitim öğretim yılını bir gün bile kesintiye uğratmadan yüz yüze tamamlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Bakan Özer, bu süreçte yaptıkları fedakârca çalışmalar için öğretmenlere ve yöneticilere şükranlarını sunduğunu belirtti.
Son 20 yılda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde eğitime büyük öncelik verildiğini dile getiren Bakan Özer, okul öncesinden yükseköğretime, okullaşma oranları artırılırken önemli yatırımlar yapıldığını, bütçeden en büyük payın eğitime ayrıldığını söyledi.
2000'li yıllarda 5 yaşta yüzde 11 olan okullaşma oranının bugün yüzde 93'e çıktığını belirten Özer, ortaöğretimde yüzde 44 olan oranın bugün yüzde 90'ı geçtiğini söyledi. Eğitimdeki kitleselleşme ve evrenselleşme sürecinden en çok sosyoekonomik olarak dezavantajlı vatandaşlar ve kız çocuklarının faydalandığını dile getiren Özer, şunları söyledi:
Son 19 yılda okullar yapıldığı zaman, derslik sayısı 300 binlerden 850 binlere ulaştığı zaman cumhuriyet tarihinde ilk kez kız çocuklarının okullaşma oranı, erkek çocuklarını geçti. Vatandaşımıza imkân sunulduğu zaman çocuklarının eğitimi için her türlü seferberliği yapabiliyor. Bu sürecin mimarı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a tüm aileler, tüm öğretmenlerimiz, tüm anne babalar, tüm çocuklarımız adına en içten şükranlarımı sunuyorum.
Başörtüsü, kılık kıyafetle ilgili engeller, katsayı gibi uygulamalarla vatandaşın eğitime erişiminin engellenmek istendiğini belirten Bakan Özer, bu uygulamalar sonucu öğrencilerin din öğretimi yapan ve mesleki eğitim veren iki okul türünden uzaklaştığını, uzun vadede bu okul türlerinin başarısızlığa mahkum edildiğini söyledi.
Eğitime erişim yoksa kültürel iktidarla, hegemonyayla ilgili bir şey söylenemeyeceğini, Türkiye'de okullaşma oranlarının artışı ve eğitimde kitleselleşmenin 70 yıl gecikmeyle sağlandığını dile getiren Bakan Özer, "70 yıllık gecikme aslında arka planda, toplumsal mühendislikler ile vesayet odaklarının tamamen kültürel iktidarla ilgili ortak kabul etmeyen, vatandaşı bu süreçlere dâhil etmeyen üstenci bir bakışının sonucudur." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 yıllık süreçte eğitime erişim ve kitleselleşmeyi artırma desteğiyle sadece beşeri sermayenin niteliğini artırmakla kalmayıp aynı zamanda bu ülkenin çocuklarının kültürel iktidarda söz sahibi olmasının da yolunun açıldığını dile getiren Özer, "Biz eğitimde kitleselleşmeyi sağlayarak çocuklarımıza nitelikli eğitim vermeye başladıktan sonra artık kültürel açılımlarla, kültürel okuryazarlıkla vatandaşımızın çocuklarının bu süreçlere dâhil olması için de çok önemli projeleri, inşallah, önümüzdeki günlerde hayata geçireceğiz." dedi.
Türkiye'de eğitimdeki kitleselleşmenin, okullaşma oranlarının yükselmesinin kaliteye rağmen olmadığını belirten Özer, şunları kaydetti:
Bazı kesimlerin söylediği gibi kitleselleşmenin kaliteye düşman olduğuyla ilgili söylemin sahada hiçbir gerçekliği olmadığını, biz Millî Eğitim Bakanlığının verilerinden biliyoruz. Türkiye iki şeyi başarmıştır bu süreçte. Bir: Eğitiminde kitleselleşmeyi sağlarken, yani eğitime katılan öğrenci sayısını artırırken aynı zamanda eğitimin çıktılarında uluslararası göstergelerdeki başarısını da arttıran nadir ülkelerden biri olmuştur. Aynı zamanda öğretmen başına düşen öğrenci sayısını da azaltabilen nadir ülke olmuştur Türkiye. 2000'li yıllarda eğitim sistemimizde 500 bin civarında öğretmenimiz varken şu anda 1.2 milyon öğretmenimiz eğitim sisteminde görev almakta. Yani eğitim sistemindeki öğretmenlerimizin yüzde 75'i son 19 yılda atanmıştır. Burada kadınlarımız için pozitif ayrımcılık olmuştur. 2000'li yıllarda 500 bin öğretmenin yüzde 40'ı kadınken bugün 1.2 milyon öğretmenin yüzde 60'ı kadındır. Son 20 yılda özellikle kız çocuklarının okullaşma oranlarındaki atılan büyük adımların istihdama da yansımasıdır aynı zamanda. 2000'li yıllarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 40'lar seviyesinde. Eğitim sistemi bu kadar büyümüş olmasına rağmen şu anda geldiğimiz noktalarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 20'nin altına inmiştir.
Türkiye'nin eğitim sisteminin başarı odaklı büyüdüğünün altını çizen Özer, uluslararası PISA ve TIMSS araştırmalarının bunu açık bir şekilde ortaya koyduğunu ifade etti.
Özer, Türkiye'nin hem PISA'da hem de TIMSS araştırmasında her döngüde bir öncekine göre puanlarını artırdığını bunun yanında alt yeterlik seviyesindeki öğrenci sayısını azaltıp onları üst yeterlik seviyelerine çıkardığını ifade etti.
Başarıların düz yolların sonunda gelmediğini, Türkiye'nin 10 yıl boyunca katsayı uygulamasını kaldırmak için uğraştığını hatırlatan Özer, "1999'da uygulanan katsayı uygulaması ancak 2012 yılında kaldırılabildi ve büyük mücadelelerle kaldırılabildi. Uygulamanın iş gücü piyasasına ne kadar maliyet ödediğinin hesabını kim verecek?" dedi.
Okul öncesi eğitim
Bakanlık olarak yeni dönemde öncelik verilen üç konudan ilkinin okul öncesi eğitime erişimin artırılması olduğunu anımsatan Özer, bunun için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan himayesinde 3 bin yeni anaokulu, 40 bin yeni ana sınıfı yapmak için yola çıktıklarını söyledi.
Sürecin planlamanın ilerisinde devam ettiğini duyuran Özer, "Türkiye'de her yıl yapılan bağımsız anaokulu sayısı 40-50 arasında değişmiş. Biz 7 ay gibi bir sürede 750 bağımsız anaokulu yaptık. 9 bine yakın ana sınıfını hizmete açtık ve 6 Ağustos 2021 tarihinde yüzde 78 olan 5 yaştaki okullaşma oranını yüzde 93'e çıkardık. Köy okullarında ana sınıfı açılma şartını 10 öğrenciden 5'e düşürdüğümüz zaman 12 bin tane yavrumuz anaokullarıyla buluştu." dedi.
6 Ağustos 2021'de göreve geldiğinde Ankara'da okul öncesine erişimin yüzde 42 olduğunu belirten Özer, bu oranın büyük çoğunluğunu da özel anaokullarına devam eden öğrencilerin oluşturduğunu söyledi. Sosyal devletin en büyük önceliğinin -gelir seviyesine bakmaksızın- herkesin eğitime erişebilmesini sağlamak olduğunu vurgulayan Özer; 2022 yılının sonunda hedefin 3 yaşta yüzde 14 olan okullaşma oranını yüzde 50'ye, 4 yaşta yüzde 35 olan okullaşma oranının yüzde 70'e ve 5 yaştaki yüzde 78 olan oranı yüzde 100'e çıkarmak olduğunu dile getirdi.
"Mesleki eğitimde derdimiz piyasayla rekabet değil"
Öncelikli alanlardan bir diğerinin mesleki eğitimin güçlenmesi olduğunu belirten Bakan Özer, bir taraftan akademik olarak başarılı, yüzde 1'lik dilimden öğrencilerin mesleki eğitime yöneldiğini, kat sayı uygulamasının yol açtığı mağduriyetin giderildiği bir girdiğini söyledi.
Mesleki eğitimde üretim kapasitesinin arttığının altını çizen Özer, meslek liselerinde ekmek üretimi konusuna da açıklık getirdi.
Özer, "Bizim derdimiz üretim değil, bizim derdimiz eğitim." dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim derdim piyasayla rekabet etmek değil. Benim derdim, gastronomi bölümü olan yerlerde ekmek de üretebilmek. Mesleki eğitimde yaparak ve üreterek eğitim yaklaşımını ana omurga yapabilmek. Onun için gastronomi bölümünün olduğu tüm okullarımızda 100'e yakın atölye kuruyoruz. Mesleki eğitimde işimizi gücümüzü bırakıp da ekmek üretmek diye bir derdimiz yok. Bunu bağlamından çıkarmanın hiçbir anlamı da yok."
Yaklaşık 200 milyon liralık ödeneğin bu üretim için illere gönderileceğini duyuran Özer, mesleki eğitimin bundan önce hep mobilya bölümlerinde üretim yaptığını hatırlattı. Bakan Mahmut Özer, gelinen noktada eğitim verilen tüm alanlarda üretim yapıldığını belirterek 2021 yılının 1 milyar 162 milyon gelirle tamamlandığının altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı gibi 2022 yılı sonundaki hedefin 1,5 milyar lira olduğunu belirterek ilk dört beş aydaki üretimin geçen seneye göre yüzde 231 artarak 560 milyon liraya ulaştığını ifade etti.
123 tarım alanı bulunan meslek lisesinin Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yönetileceğini de hatırlatan Özer, 3308 Sayılı Mesleki Eğitim Kanunu'nda yapılan düzenleme ile de işveren ve öğrenci için cazip bir mekanizmanın üretildiğini söyledi.
Eğitim sistemine dâhil olan çırak ve kalfa sayısının 553 bine ulaştığını belirten Özer, 2022 yılı sonuna kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı gibi 1 milyon genci mesleki eğitim merkezleriyle buluşturmak istediklerini söyledi. Özer, mesleki eğitim merkezlerinin genç işsizliği azaltmakla ilgili önemli bir mekanizma olduğunu hatırlattı.
Mesleki eğitim almış öğrencilerin isterlerse yükseköğrenime de devam edebileceklerini ifade eden Bakan Özer, aldıkları eğitim sayesinde iş gücü piyasasına hızlı bir şekilde geçebileceklerini söyledi.
Bursa Büyükşehir, Gaziantep Şahinbey ve Konya Büyükşehir Belediyesi ile mesleki eğitim merkezlerini tercih eden öğrencilere burs verilerek desteklenmesi konusunda iş birliği protokolü imzaladıklarını belirten Özer, yanan bu meşaleyi tüm Türkiye'ye yaymak istediklerini kaydetti.
Başarı hikâyelerinin küçük, mütevazı başlangıçlarla başladığını belirten Özer, "Kütüphanesiz Okul Kalmasın" projesini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile başlattıklarını ve iki ay gibi kısa bir sürede 16 bin 361 kütüphane yaptıklarını ifade etti. Özer, bunu da mesleki eğitim okullarının artan üretim kapasitesiyle gerçekleştirdiklerini söyledi.
Mümkün olduğu kadar projelerin lansmanını yapmadan daha çok projelerin tamamlanmasına önem verdiklerini dile getiren Özer, "Sadece retorik üretmeyelim; yapalım, vatandaşın çocuğunun eğitim ortamı zenginleşsin, öğretmenimiz daha iyi ortamda eğitim versin. Okul yöneticilerimiz rahat olsun, istediğimiz şey, bu." diye konuştu.
En önemli önceliklerinden bir diğerinin de öğretmenlerin, okul yöneticilerinin mesleki gelişimlerine çok boyutlu olarak destek vermek olduğunu ifade eden Bakan Özer şunları söyledi:
Sadece bir eğitim sistemi değildir öğretmeni kadar güçlü olan; bir toplumdur öğretmeni kadar güçlü olan. Öğretmen ne kadarsa o toplum da o kadardır. Tüm gelişmelerimizin odağına siz değerli öğretmenlerimizi koyduk. Siz değerli öğretmenlerimizin mesleki ve kişisel gelişimleriyle ilgili, liderlik eğitimleriyle ilgili her türlü desteği vereceğiz bu süreçte. Bunun ilk adımını Öğretmenlik Meslek Kanunu'yla attık. 60 yıllık bir özlemdi ve 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Artık öğretmenliği bir kariyer mesleği olarak tanımlayıp öğretmenlerimizi sadece öğretenler değil, hayat boyu öğrenenler olarak motive edecek bir mekanizma devreye sokulmuş oldu.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'na olan teveccühün kariyer basamakları için yapılan başvurulardan anlaşıldığını ifade eden Özer, öğretmen başına düşen eğitim saatini daha da artırmak istediklerini kaydetti.
Bakan Özer, herhangi bir sınırlandırma olmaksızın uzman öğretmenlik veya başöğretmenlik alanında başvuruda bulunan ve sınavda başarılı olan herkese bu unvanları vereceklerini söyledi.
Öğretmenlerin mesleki gelişimi ile ilgili planlamaların şimdiye kadar merkezî yapıldığını hatırlatan Özer, şöyle devam etti: "Bununla ilgili üç yeni değişiklik yaptık:
Birinci en önemli değişiklik, okul temelli mesleki gelişim programı. Okuldaki siz değerli yöneticiler, öğretmenlerin hangi eğitime ihtiyacı olduklarını siz belirleyeceksiniz. Biz sadece bütçesini vereceğiz. Bu sene öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz için kullanacağımız bütçe, 292 milyon. Bunun 210 milyonunu sadece okul temelli mesleki gelişim için ayırdık. Siz geliştikçe eğitim sistemi çok daha güçlü hâle gelecektir. İkinci açılım, eğitim sistemimizde bizim çok iyi örneklerimiz var. İlkokul kademesinde, okul öncesinde, mesleki eğitimde, farklı lise türlerimizde ama aynı okul türlerindeki diğer okullarımız bundan haberdar değil. İşte bu iyi iyi örneklerin görülmesi için öğretmen ve yönetici hareketlilik programını başlattık. Üçüncüsü de mesleki gelişim toplulukları."
Öğretmen ve okul yöneticilerine seslenerek "Sizlerin bizim adımımıza koşarak cevap verdiğinizi görmekten de büyük mutluluk duyuyorum" diyen Özer, "Öğretmen başına düşen eğitim saati yaklaşık 44 iken -ki son on yıla baktığımız zaman hep 44-50 saatleri arasında devam etmiş- 2021 yılının Ağustos'unda başlattığımız bu süreçte öğretmen başına düşen eğitim saatini 94 olarak tamamladık. İşte haziran ayı itibarıyla 5 buçuk milyon sertifika dağıtılmış. 2021 yılında 2,9 milyon sertifika verilmişken şu anda yılın ortasındayız ve 5 buçuk milyon sertifika... Öğretmen başına düşen ders saati 69'a çıkmış. 2022 yılı sonundaki hedefimiz her öğretmenin en az 120 saat eğitim almasını sağlamak. İnanıyorum ki sizlerin teveccühüyle bu rakam 150'ye ulaşacaktır."
Şu ana kadar öncelik verdikleri alanlarda somut çıktılarla, somut verilerle ilerleyebilmiş olmaktan dolayı büyük mutluluk duyduğunu belirten Özer, "Hakikaten her adım attığınız alanda, Öğretmenlik Meslek Kanunu'ndan mesleki eğitime, altı ay gibi kısa sürede çok önemli adımlar atıldı. Teftiş yönetimi değişti. Artık illerimizde teftiş için yeni bir mekanizma kuruldu. Yeni bir sürece doğru eviriliyoruz. İşte yeni projelerle, köy yaşam merkezleriyle, diğer alanlarda yapmış olduğumuz açılımlarla sürekli kalite odaklı süreçlerimizi yöneteceğiz." diye konuştu.
Özer, süreçteki katkıları ve özverili çalışmaları için bakan yardımcıları ve genel müdürler, Ankara Valisi Şahin, eğitim süreçlerini yöneten Ankara Millî Eğitim Müdürü Harun Fatsa, ilçe millî eğitim müdürleri ve tüm okul yöneticilerine teşekkür ederek toplantının hayırlara vesile olmasını diledi. (İLKHA)