PAZARCIK ÇADIRKENTTEKİ DEPREMZEDE: “ÜÇ GÜN ARABADA KALDIK, BİR SU ŞİŞESİ ALDIM, ÇOCUKARA ÜÇ GÜN BUNU VERDİM. DEDİM ‘AZ AZ İÇİN’, BUNUNLA İDARE ETTİM”

PAZARCIK ÇADIRKENTTEKİ DEPREMZEDE: “ÜÇ GÜN ARABADA KALDIK, BİR SU ŞİŞESİ ALDIM, ÇOCUKARA  ÜÇ GÜN BUNU VERDİM. DEDİM ‘AZ AZ İÇİN’, BUNUNLA İDARE ETTİM”
Kahramanmaraş Pazarcık’ta kurulan çadır kentteki depremzede, “Üç gün arabada kaldık. Bir su şişesi elime aldım. Üç gün bunu verdim, dedim ‘az az için’ bununla idare ettim” dedi. Bir başka depremzede ise, “‘Toz, toprak, duman olmuş bina burada yaşamak mümkün değil’ dediler. Bakıp, geçip gidiyorlardı....

Haber: TAMER ARDA ERŞİN / Kamera: KEMAL SEVİNDİRİCİ

Kahramanmaraş Pazarcık’ta kurulan çadır kentteki depremzede, “Üç gün arabada kaldık. Bir su şişesi elime aldım. Üç gün bunu verdim, dedim ‘az az için’ bununla idare ettim” dedi. Bir başka depremzede ise, “‘Toz, toprak, duman olmuş bina burada yaşamak mümkün değil’ dediler. Bakıp, geçip gidiyorlardı. ‘Bunu sonra kepçe çıkarır’ diyordu. ‘Nasıl olsa yaşamıyorlar, kepçeyle çıkarırız’ 4 gün sonra çıkardılar. Dördü de rahmetli olmuş” diye konuştu.

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ilde yıkım ve can kayıplarına yol açan depremlerin ardından Pazarcık’ta kurulan çadır kentteki depremzedeler, depremde yaşadıklarını anlattı. Depremzedeler şöyle konuştu:

“ÇOCUKLARA ÜÇ GÜN BİR SU ŞİŞESİNDEN SU VERDİM”

“Biz zorla canımızı kurtardık. Çoluk çocuk, torun da dışarıda kaldık. Bin kere buna şükür. Allah herkesten razı olsun. Yiyecek, içecek her şeyimize yetiştiler. Allah razı olsun, kafamız şokta bize diyorsunuz ‘ne iştir’ ben diyorum ‘ben bilmiyorum’ çok şok olduk biz. Üç gün arabada kaldık. Bir su şişesi elime aldım. Üç gün bunu verdim, dedim ‘az az için’ bununla idare ettim. Dedim ‘susuz kalmasın’ üç gün arabada kaldık biz. Yemek yemedik. Üç gün yemedik, sonra geldiler. Çocuklarla arabada kaldık. Buna şükür.”

“ÇADIR EKSİĞİ VAR, ÜST ÜSTE YATIYORUZ HEPİMİZ”

Bir depremzede çadırkentte, çadır eksiğinin devam ettiğini belirterek şunları söyledi:

“Yine de çadır eksiği var. Ben ablamla şu an kalıyorum. 8-10 kişi kalıyoruz. Ya konteyner lazım ya ilave çadırlar lazım. Çocuklar, üst üste yatıyoruz hepimiz. Kalacak yer sıkıntısı var. Su sıkıntısı var. Odun sıkıntısı var. Eksik çok. Biz onuncu günde, on birinci günde ancak banyo yapabildik. O da kendi imkanlarımızla dışarıda su kaynattık tencerelerle, o şekilde çocukları banyo edebildik, kendimizi banyo edebildik. Enkazda evimiz hasar gördü. Ben yedinci katta oturuyordum. İki kat da dükkân dokuz, dokuzuncu kattaydım. Çok kötüydü. Yatak dolapları üzerimize düştü. Çocukları aldım, telefon ışıklarıyla zar zor şekilde aşağı inebildik. Etrafımızdaki bütün binalar yıkılmıştı. İnsanlar yardım bekliyordu. Herkes per perişandı. Yardımlar mı? İlk iki gün yoktu. Üçüncü gün dördüncü gün artık çadır, yiyecek, içecek gelmeye başladı.”

“ANNEM AĞLADI BEN DE KORKTUM”

Bir depremzede ise depremden sonra torununun “Asker amca bize cereyan getir, karanlıkta bebeğim kaldı, ben de kaldım. Asker amca bize cereyan getir, karanlıkta kaldı asker amca. Annem ağladı ben de korktum. Ben depreme kızdım" dediğini anlattı. 

“HALA ŞOKTAYIM”

Depremzede kendi yaşadıklarına ilişkin şöyle konuştu:

“Biz bilmedik ne oldu 10 saniyede nasıl kaçacağız biz bilmedik. Akşam çocuklara dedim ‘biz kaç gündür arabada kaldık?’ dedi ‘üç gün kaldık’ ne yedik, nasıl yaptık hala şoktayım.”

“’BİNA ÇOK HASARLI YERLE BİR OLMUŞ, BİZ CANLILARA BAKALIM’ DEDİLER”

Çadır kentteki bir başka depremzede ise şöyle konuştu:  

“Hepimiz yataktaydık, sabaha karşı yer şiddetli sallandı. Biz hepimiz uykudan kalkıp dışarı kaçtık. Yıkıldı. Zor çıktık, kendi çabalarımızla çıktık. Yeğenim vardı, bir de çocukları vardı iki tane bir de eniştemiz vardı. Devlet çıkardı, dört gün sonra, geldiler dediler, ‘Bunların işi bitmiş, bunlar yaşamıyor. Bina çok hasarlı yerle bir olmuş, biz canlılara bakalım.’ Gelip, bakıp, kaçıp gidiyorlardı. Sonra çıkardılar dördü de rahmetli olmuş. Biz kurtarmaya çalıştık, koca betonu kaldıramadık. Demir, beton hep yıkıldı yere, kepçeler zor çıkardı. ‘Toz, toprak, duman olmuş bina burada yaşamak mümkün değil’ dediler. Bakıp, geçip gidiyorlardı. ‘Bunu sonra kepçe çıkarır’ diyordu. ‘Nasıl olsa yaşamıyorlar, kepçeyle çıkarırız’ 4 gün sonra çıkardılar. Dördü de rahmetli olmuş, bir de doktor vardı, avukat vardı binayı yapan kişi onlar da hepsi rahmetli oldu. O binada 10-15 kişi hepsi rahmetli oldu. Binanın müteahhitti de rahmetli oldu.”