SOSYAL HİZMET FEDERASYONU KURUCU GENEL BAŞKANI YILMA GÜMÜŞ: “TOPLUM MERKEZLERİ, AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI KURUMU VE OKUL SOSYAL HİZMETİ, HAK TEMELLİ SOSYAL DEVLETİN ÜÇ SACAYAĞIDIR”

SOSYAL HİZMET FEDERASYONU KURUCU GENEL BAŞKANI YILMA GÜMÜŞ: “TOPLUM MERKEZLERİ, AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI KURUMU VE OKUL SOSYAL HİZMETİ, HAK TEMELLİ SOSYAL DEVLETİN ÜÇ SACAYAĞIDIR”
Sosyal Hizmet Federasyonu Kurucu Genel Başkanı Yılma Gümüş, “Toplum Merkezleri ile güçlendirilmiş toplum ve mahalle; Aile Destekleri Sigortası Kurumu ile güçlendirilmiş aile ve bireyler; Okul Sosyal Hizmeti ile güçlendirilmiş okul ve çocuklar… İşte tam olarak burada hak temelli, sürdürülebilir bir s...

GÜLARA SUBAŞI

Sosyal Hizmet Federasyonu Kurucu Genel Başkanı Yılma Gümüş, “Toplum Merkezleri ile güçlendirilmiş toplum ve mahalle; Aile Destekleri Sigortası Kurumu ile güçlendirilmiş aile ve bireyler; Okul Sosyal Hizmeti ile güçlendirilmiş okul ve çocuklar… İşte tam olarak burada hak temelli, sürdürülebilir bir sosyal devletin sacayağını görüyoruz” dedi.

Sosyal Hizmet Federasyonu Kurucu Genel Başkanı Yılma Gümüş, atama bekleyen sosyal hizmet uzmanlarına yaratılabilecek istihdam olanaklarını, güçlü sosyal devlet ekseninde ANKA Haber Ajansı’na anlattı. Gümüş, şunları söyledi:

“HAK TEMELLİ SOSYAL HİZMET VE SOSYAL DEVLET SADECE DEZAVANTAJLI BİREYLERİN DEĞİL, 86 MİLYONUN MESELESİDİR”

“86 milyon yurttaşın, hak temelli bir sosyal hizmetle tanışması ve sosyal devletle barışması gerekmektedir. Hak temelli sosyal hizmet ve sosyal devlet sadece dezavantajlı bireylerin meselesi değil, 86 milyonun meselesidir. Fakat ülkemizdeki sistem içler acısı. Yapılan yardımlardan sonra fotoğraf çektirmek adet haline gelmiş. Bakanlıkların ve belediyelerin sosyal medya hesaplarında bu paylaşımları sıklıkla görebiliyoruz. Sosyal destek ve sosyal yardımlar siyasilerin, bürokratların ve yöneticilerin propaganda malzemesi haline gelmiş durumda. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Hatta daha da kötüsü var, bu diyeceklerimi sadece bir siyasi parti için dile getirmiyorum, zaman zaman yapılan sosyal yardımların kişilerin siyasi görüşleri dikkate alınarak yapıldığını duyuyor ve görüyoruz. İşte tam bu noktada hak temelli sosyal hizmet anlayışı devreye giriyor.

“MUHTACA EL UZATAN HAYIRSEVERLİK ANLAYIŞINDAN ÖTEYE GİDEMİYORUZ”

Dezavantajlı birey, grup ya da kesimler devletten bir destek alacağı zaman, bu desteği görevli kurum, kuruluş ya da yöneticiler lütfettiği için değil hakkı olduğu için alır, almalıdır. Sosyal devlet, hak temelli olmadığı zaman ‘muhtaca el uzatan hayırseverlik’ anlayışından öteye gidemiyoruz. Durum böyle olunca, sosyal devlet yalnızca yardım dağıtmaktan ibaretmiş gibi görünüyor. İşin bir diğer acı boyutuysa sosyal yardımların ana amacı olan fırsat eşitsizliğini kapatarak, bireyin sosyal kapasitesini arttırarak kendi potansiyeline ulaşması ve üreten bir birey olarak toplumda varlığını sürdürmesiyken siyasi kazançlar uğruna yardıma bağımlı birey ve gruplar ortaya çıkarılıyor. Böyle olunca üstesinden gelinmesi gereken sosyal sorun birken iki haline geliyor.

“DEVLETE ‘KIRGIN’ YURTTAŞLARI SOSYAL DEVLETLE BARIŞTIRMAK SOSYAL HİZMET UZMANLARINA DÜŞÜYOR”

Sosyal devlet, 86 milyona adil ve eşit yaklaşmalıdır. Bu noktada 86 milyonu, ayrıştırmadan ve taraflaştırmadan muhatap alındıkları bir sosyal hizmet anlayışıyla tanıştırmak konusunda sosyal hizmet uzmanlarına büyük görevler düşmektedir. Daha önce, bu ve birçok etik olmayan sosyal hizmet uygulamaları yüzünden, devlete kızgın ve kırgın olan yurttaşlarıysa sosyal devletle barıştırmak yine sosyal hizmet uzmanlarına düşüyor. Sosyal hizmet uzmanı, görevini, mesleğinin en temel taşı olan ‘Sosyal İnceleme Raporu’ yani ‘SİR’ ile yapar. SİR, sosyal hizmet uzmanının karar vermesi için birçok cevabı içinde taşır. Ancak bu noktada öne çıkan en önemli husus bu cevapların arasında siyasi görüş gibi ayrıştırıcı tek bir cevap olmamasıdır.

“TOPLUM MERKEZLERİ, SOSYAL DEVLETİN YERELDEKİ KALELERİ OLMALIDIR”

Ülkemizde 32 bin mahalle ve 18 bin köy bulunmaktadır. Her mahalle ve köye kendi adıyla anılacak en az bir Toplum Merkezi (TM) olmak üzere toplam 50 bin Toplum Merkezi kurulması gerekmektedir. Toplum Merkezleri’nin diğer sosyal hizmet kuruluşlarından en büyük farkı, her mahallenin sosyo-ekonomik yapısı ve psiko-sosyal ihtiyaçları kapsamında, yerele özgü sorunlar tespit edilerek, bu doğrultuda; genelleyici çözümler yerine, kalıcı, verimli ve yerinde çalışmalar yürütülmesi olacaktır. Toplum Merkezleri, sosyal devletin yereldeki kaleleri olmalıdır. Bu durum bugünün Türkiye’sinde pek çok sorunun kısa vadede çözümü olacağı gibi uzun vadede daha müreffeh bir toplum inşasının en temel taşı mahiyetini taşımaktadır.

“DOĞRU PROJEDEN, DOĞRU SONUÇ ALMAK İSTİYORSAK LİYAKATTEN VAZGEÇMEMELİYİZ”

Doğru projeden, doğru sonuç almak istiyorsak liyakatten vazgeçmemeliyiz. Toplum Merkezleri’nde bu konuda en az lisans düzeyinde eğitim almış sosyal hizmet uzmanları yönetici olarak görevlendirilmelidir. Yerelin ihtiyacı ve sorunlarına göre, ilgili alanlarda uzmanlaşmış meslek grupları istihdam edilmeli ve koordineli bir şekilde faaliyet göstermelidir. Merkezler kurulduğunda başta en az 50 bin sosyal hizmet uzmanı istihdamı olmak üzere, binlerce psikolog, sosyolog, psikolojik danışman ve öğretmen ihtiyacı ortaya çıkacaktır.

“SAYIN KILIÇDAROĞLU’NUN AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI KURUMU’NDA 25 BİN SOSYAL HİZMET UZMANI İSTİHDAMI SÖZÜ, ÇOK DEĞERLİDİR”

Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun zamandan beri dile getirdiği ve Sosyal Hizmet Federasyonu olarak sürecin en başından itibaren içinde olup hem desteklediğimiz hem de katkı koyduğumuz Aile Destekleri Sigortası Kurumu’nu çok önemsiyoruz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sosyal hizmet uzmanları olarak yaptığımız çalışmaları dikkate alıp Aile Destekleri Sigortası Kurumu’nda 25 bin sosyal hizmet uzmanı istihdamı sözü, çok değerli ve önemlidir. Buna ek olarak, burada hak temelli bir sosyal hizmet uygulaması göstereceksek, tüm sosyal politika sürecinde sosyal hizmet biliminin ışığından ayrılmamamız gerekiyor. Çünkü sosyal hizmet kuramlarından ‘Ekolojik Sistem Yaklaşımı’na baktığımızda ‘çevresi içinde birey, aile ve grup’ anlayışının öne çıktığını görüyoruz. Yani biz, aile ve aile içindeki bireylerle çalışmak istiyorsak, bunu, çevre ve çevresel faktörlerden bağımsız yapamayız. Bireyin ve ailenin refahı için Toplum Merkezleri’nde görevli sosyal hizmet uzmanları ile Aile Destekleri Sigortası Kurumu’nda görevli sosyal hizmet uzmanlarının koordineli bir çalışma yürütmesi gerekmektedir.

“HER OKULA EN AZ BİR SOSYAL HİZMET UZMANI GÖREVLENDİRİLMESİ ŞARTTIR”

Bir toplumda, ana hedefimiz olan toplumsal iyilik halinden bahsediyorsak burada en önemli nokta çocuklardır. ‘Çocuğun yüksek yararı’ kavramının bir propaganda söylemi ya da evrak üzerinde bürokratik işlemler silsilesi olarak kalmaması için mutlaka nitelikli bir çalışma modeli gerekmektedir. Çocuğun bakım verenleri ve güvenli alanından, neredeyse en uzun soluklu ayrıldığı okul dönemleri, çocuğun kişisel gelişim süreçlerinde en kritik noktalardan birisidir. Ülkemiz ve geleceğimiz adına kritik öneme haiz Okul Sosyal Hizmeti uygulamasının verimli ve etkin bir şekilde çalışmalarını sürdürebilmesi için Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya’da yıllardır süregelen uygulamalarda olduğu gibi, her okula en az bir sosyal hizmet uzmanı görevlendirilmesi şarttır.

“TOPLUM MERKEZLERİ, AİLE DESTEKLERİ SİGORTASI KURUMU VE OKUL SOSYAL HİZMETİ, HAK TEMELLİ SOSYAL DEVLETİN SACAYAĞIDIR”

Toplum Merkezleri ile güçlendirilmiş toplum ve mahalle; Aile Destekleri Sigortası Kurumu ile güçlendirilmiş aile ve bireyler; Okul Sosyal Hizmeti ile güçlendirilmiş okul ve çocuklar… İşte tam olarak burada hak temelli, sürdürülebilir bir sosyal devletin üç sacayağını görüyoruz. Hem sürdürülebilir hak temelli bir sosyal devlet anlayışını oluşturmak, hem de sürdürülebilir bir sosyal hizmet istihdam alanını oluşturmak bizim elimizde. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, 2’nci yüzyılımızın başında, Türkiye’mizi hak temelli bir sosyal devlet anlayışıyla taçlandırmak bizim elimizde. Unutulmamalıdır ki sosyal devlet güçlenirse sosyal hizmet uzmanı güçlenir, sosyal hizmet uzmanı güçlenirse sosyal devlet güçlenir.”