Dünyaca Ünlü İktisatçılar ‘Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye’ Panelinde Buluştu

Dünyaca Ünlü İktisatçılar ‘Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye’ Panelinde Buluştu
Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV), dünyanın önde gelen iktisatçılarını ‘Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye’ panelinde bir araya getirdi.

Sabancı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın moderatörlüğünü üstlendiği panelde, Massachusettes Üniversitesi’nden Prof. Dr. Daron Acemoğlu ve Johns Hopkins Üniversitesi’nden Prof. Dr. Steve Hanke’nin konuşmacı olarak yer aldığı panele medya, ekonomi ve iş dünyası çok yoğun ilgi gösterdi.

‘KAMUDA İSRAFIN ÖNLEMESİ ETKİNLİKLERİMİZDEN BİRİ’

Açılış konuşmasını yapan Maliye Hesap Uzmanları Vakfı (HUV) Başkanı Ahmet Eren, ‘Yakın Gelecekte Dünya ve Türkiye’ panelinin yakın tarihte tamamlanması öngörülen kamuda israfın önlenmesi konusunda kuruluş etkinliklerinden biri olduğunu ifade etti.

‘DÜNYA EKONOMİK DÜZENDEN GEÇİYOR’

Panelin moderatörlüğünü üstlenen Prof. Dr. Özgür Demirtaş, verimliliğin artırılmasının en önemli konulardan biri olduğuna dikkat çekti. Dünyanın ekonomik düzenden geçtiğini belirten Demirtaş, tarihte olanların, dünyanın geleceğinin anlaşılması konusunda yardımcı olduğunu vurguladı.

TEKNOLOJİ DOĞRU KULLANILMIYOR

İlk sözü alan Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun Endüstriyel Devrim (The Industrial Revolution) konulu sunumunu gerçekleştirdi.

Acemoğlu, sunumunda şunları söyledi:

Yapay zeka, dünya ekonomisinin büyük olasılıkla tamamen değiştirecek sürecin ilk adımı. Amerika’da herkesin konuştuğu konu. Türkiye’de öneminin anlaşılmadığı bir teknoloji. Amerika’da da doğru soruları sormuyorlar. Bu teknoloji ve bununla gelenlerin potansiyelinin çok altında olduğumuzu ve doğru kullanılmadığını düşünüyoruz. Bu teknolojileri kim kontrol ediyor ve kimin fayda göreceği şekilde kontrol ediliyor? ChatGPT gibi teknolojilerin öne çıkmasıyla daha çok sorulan soru.

Yeni teknolojilerin detayları o kadar önemli değil, üretkenliği verimi, üretimi artırdıkları sürece topluma ve işçi kesimine büyük faydaları olur şeklinde. Bu aslında ekonomi biliminin ana fikirlerinden biri olduğu için ismi bile yok. Üretkenlik treni gibi. Teknoloji iyileştikçe üretkenlik artar, işverenler gider daha çok işgücü almaya çalışırlar bu da ücretleri artırır. Ücretler arttıkça artan üretkenlik toplumun geniş kesimine yayılır. Üretkenlik treni bu. Ama bu bir inanç. Buna uyan bazı veriler var ama tarihe baktığınızda uymayan teoriler de var. En devrimci teknoloji süreçlerinde de çok değişik şeyler görüyoruz.

‘YENİ İŞLER, İŞÇİLERİN ÜRETKENLİĞİNİ ARTIRYOR’

Yeni işler, işçilerin üretkenliğini artırıyor, işçilerin demokratik süreçte organize olması da artan payın işçilere gitmesini sağlıyor. Şimdiki araba fabrikaları görüyorsunuz, yeni robotlar üretkenliği artırıyor ama işçiler yok ortada, bu olması gereken bir şey değil. Almanya’da, Japonya’da işçiler robotlarla birlikte çalışıyor. Amerika’daki süreç, iş gücünün kenara çekilmesini sağlıyor ve talep düşmeye devam ediyor. Benim yaptığım birçok araştırma bu konuyu daha verilere bağlı olarak dile getirmeye çalışıyor.

Bunların içinde yapay zekayı anlamamız lazım. Bugün yapay zeka değişik görülüyor. İnsanlardan makineler çok daha iyi bir hale gelecek şekilde. Tek vizyon bu değildi. Birçok bilgisayar çalışmacısının vizyonu dijital teknolojileri işçilerin üretkenliğini artırmak için kullanmaktı. Ama ne yazık ki bugün yapay zeka daha üretken vizyona değil, insanları kenara iten vizyonla başladı.

‘TÜRKİYE’NİN ORTA VE KISA VADEDE BÜYÜMESİNİN BİRÇOK YOLU VAR’

Türkiye’nin büyümesine yönelik orta ve kısa vadedeki önerilerini sunan Acemoğlu, şunları söyledi:

Orta vadede problem ilk olarak yüksek kaliteli büyümeyle, verimsizlik problemini aşmak. Bunun birçok yolu var. İkinci kurumlar. Üçüncüsü, yabancı sermayenin uzun vadeli şekilde gelmesi çok önemli. Kısa vadeli her ülkeye gidiyor. Türkiye’nin geleceği için teknolojiye olan yatırımı en kısa sürede yapılması için yabancı sermayenin uzun süreli gelmesi gerekiyor. Üçüncüsü eğitim. Hem lise düzeyinde hem de yüksek düzeyde Türkiye’nin teknolojiye yatkın gençlik yaratması lazım. İlkokuldan başlatmak lazım. Bilime saygı duyan, teknolojiyi en güzel şekilde kullanabilen gençlik yaratmak için kaynakların doğru kullanıldığı eğitim sistemi kullanmak lazım. Son olarak da Türkiye’nin kendisi için teknolojileri kullanabilmesi lazım örneğin yapay zeka gibi.

Kısa vadede ise, çok büyük problemler var. Bunları çözmek için kararlar ve doğru politikalar gerek. Enflasyonun şu anki hali çok yüksek ve daha da yükselebilir para politikaları daha doğru hale gelmeli. İkincisi, Türkiye’de hem şirketlerin hem de bankaların bilanço durumlarının düzeltilmesi lazım. Buna kaynak gerekiyor. Üçüncüsü seçim ekonomisinden önce başlayan ve devamında artan devletin bütçe açığının kapatılması lazım. Bunun için de kaynak lazım. Bu kaynaklar için dış yatırımcılara güven veren bir çizgi çizilmesi gerekiyor. Kurumsal yol ve para politikalarıyla alakalı. Çok pahalı olmayan ve hemen gitmeyecek kaynakların gelmesi bütçe açığının ve bilanço problemlerinin çözülmesi lazım. Beşincisi Türkiye yatırımlarda geri kalıyor. İşsizliği artırmadan bir anda enflasyonu düşüren, bir anda geleceğe doğru adımlar atmak için üretken yatırımlara kısa vadede geçiş yapılması gerekiyor.

‘PARA VE FİYATLAR ARASINDA BİR DENGE VAR’

Daha sonra söz alan Prof. Dr. Steve Hanke ise sunumunda şu konularına dikkat çekti:

Gelir farkındalığı oluşması için gelir oluşturulmalı. 147 ülkeyi inceledim ve başlangıç olarak verilerimi 1990’dan 2001’e sınırladım. Burada para tedariği ve fiyat değişiklikleri üzerine bire bir kuram oranını denemek istedim. Yüzde 10l’uk bir değişme olursa fiyatlarda da olmalı. Peki ben ne buldum? Aradaki ilişki 0.94’tü. Özellikle para tedariğinde ve fiyat değişimde bir oran var. Gerçek ekonomik büyüme stabil, para tedariği stabil.

‘COVID ZAMANI PARA TEDARİĞİ GRAFİKTE TAVAN YAPTI’

ABD’ye bakacak olursak, para tedariği covid zamanında grafikte tavan yaptı. Trump para konusunda devlet borçlanmasında tavan yaptı. Merkez bankası tarafı parasallaştı. Para tedariğinde 2021 Temmuz’unda tavan yaptı. Bu ikinci dünya savaşından sonraki en yüksek değerdi ve alakalı şekilde gecikme 12-24 ay. Burada Amerika’da kayda değer bir enflasyon yükselişi oldu. Yakın zamandaki aşağı yönlü harekete dikkat edin. Para tedariği konusunda azalma var. Şu an neredeyse eksi 4 buçuk. 1948’den beri ABD’deki grafikte bu negatifi görmek için 1936’ya gitmek lazım. Para tedariğinde önce patlama sonra azalma yaşandı.

Formülleri yeniden altın büyüme oranıyla açıklayacak olursak bu konuda enflasyon hedefleri konusunda ABD’nin belirlediği konularda yüzde 2, enflasyon hedefi de buna göre çizilmeliydi. Altın büyüme oranı yüzde 6’nın bir tık üzerinde. Yani bu hedefi elde edebilmek için kırmızı çizginin etrafında dönmeli bu mavi çizgi. Bu teorinin işe yaraması için yani kullanabiliyorsanız ben yapabileceğimi savunuyorum.

‘ENFLASYONUN BİTİŞİYLE ABD RESESYONA GİRECEK’

Wall Street Journal Şubat’ta, para tedariğindeki patlamada büyüme en çok yüzde 9 olacak dedi. Enflasyon 9.1 e çıktı. Bu para teoremini uygulayarak, nokta atışıyla bu oranı tespit ettik. Büyük çöküşte ne olacak? Burada FED’de el frenini çektik. Bu yılın sonuna doğru enflasyon yüzde 2 ile 5 arasında olacağını düşünüyoruz. Şu an 4.9. Bayağı bir düştü. Enflasyon hikayesi ABD’de son buldu.

Enflasyon her yerde. Küresel bir fenomen değil bu. ABD’de bu rakamlar var. Bunların hepsi FED’i takip ediyor. Özellikle Avrupa ve İngiltere merkez bankası. Bunlar FED’in yaptıklarını kopyalayan yerler. Çekilen perde de aynı. Aynı sebepler veriyorlar. Petrol artışı, Ukrayna savaşı vb…