HAKAN FİDAN: TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİK SÜRECİNİN AKAMETE UĞRATILMIŞ OLMASI, STRATEJİK KÖRLÜKTÜR. YENİ DÖNEMDE, TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNE VİZYONER BİR BAKIŞLA YAKLAŞILMASI VE SÜRECİN TAM ÜYELİK PERSPEKTİFİYLE CANLANDIRILMASI ÖNEM A

HAKAN FİDAN: TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİK SÜRECİNİN AKAMETE UĞRATILMIŞ OLMASI, STRATEJİK KÖRLÜKTÜR. YENİ DÖNEMDE, TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNE VİZYONER BİR BAKIŞLA YAKLAŞILMASI VE SÜRECİN TAM ÜYELİK PERSPEKTİFİYLE CANLANDIRILMASI ÖNEM A
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 14.Büyükelçiler Konferansı’nın açılış töreninde; “Bütün Balkan ülkelerinin, hatta Moldova’nın ve hatta Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliklerinin konuşulduğu bir ortamda, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin akamete uğratılmış olması, stratejik körlüktür. Yeni dön...

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 14.Büyükelçiler Konferansı’nın açılış töreninde; “Bütün Balkan ülkelerinin, hatta Moldova’nın ve hatta Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliklerinin konuşulduğu bir ortamda, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecinin akamete uğratılmış olması, stratejik körlüktür. Yeni dönemde, Türkiye-AB ilişkilerine vizyoner bir bakışla yaklaşılması ve sürecin tam üyelik perspektifiyle canlandırılması önem arz etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin canlandırılması çağrısı temelinde, Türkiye’siz bir AB’nin gerçek manada küresel bir aktör olamayacağını bir kez daha buradan vurgulamak istiyoruz. NATO’nun bütün üyelerinin, karşı karşıya olduğu güvenlik tehditleri ve endişelerini eşit oranda gözeten bir yapıda olmasını da beklemekteyiz. Bu çerçevede bazı NATO ülkelerinin, Suriye ve Irak’ta PKK ile olan açık ve örtülü iş birliğine hemen son vermeleri gerektiği çağrısını buradan yineliyoruz” dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı’nda yapılan 14.Büyükelçiler Konferansı’nın açılış töreninde konuştu. Fidan, şunları kaydetti:

“TÜRKİYE’MİZİN TAM BAĞIMSIZ, ULUSLARARASI GÜNDEMİ BELİRLEYEN BİR AKTÖR OLMA KONUMUNU GÜÇLENDİRMEK İÇİN YILMADAN ÇABALAYACAĞIZ”

“Bildiğiniz gibi seçimlerde halkımız güçlü bir güven ve istikrar mesajı vermiştir. Önümüzdeki 5 yıl dış politika hedeflerimizi hayata geçirmek için tarihi bir fırsattır. Yeniden seçilen sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye’mizin tam bağımsız, uluslararası gündemi belirleyen, gerektiğinde oyun kuran, gerektiğinde oyun bozan etkin bir aktör olma konumunu güçlendirmek için yılmadan çaba göstereceğiz. Bizim için dış politikamızın stratejik önemi ve yürütülüş şekli son derece açıktır: Her türlü dış etki alanından bağımsız, medeniyetimizin değerleri etrafında şekillenen, artan imkân ve kabiliyetlerimize dayalı, devletimizin ve milletimizin bütünlüğünü, güvenliğini ve refahını güçlendirmeyi hedefleyen ve bölgesinde bir çekim merkezi olan tam anlamıyla milli bir dış politika. Yani, Türkiye Yüzyılı’nın dış politikası. Siz kıymetli Büyükelçilerimiz ile bu vizyonu hayata geçirmek için var gücümüzle çalışacağız.

Önümüzdeki dönemde bizi bekleyen risk ve fırsatları ele alacak; çözüm odaklı somut öneriler sunacağız. Dış ilişkilerimizin önemli bileşenlerinden olan ekonomi, ticaret, güvenlik, savunma, istihbarat, enerji, kültür ve iletişim gibi alanlarda Sayın Bakanlarımızla ve kurum başkanlarımızla bir araya geleceğiz. Milli iradenin tecelli ettiği Gazi Meclis’imizi ziyaret ederek, Sayın Meclis Başkanı’mızla parlamenter diplomasinin katma değerlerini ele alacağız. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabulümüzde ise çizmiş oldukları Türkiye Yüzyılı rotası kapsamında talimatlarını alacak; yeni bir uluslararası sistemin arifesinde olan dünyaya dair duruşumuza şekil vereceğiz.   

Mevcut uluslararası sistem, maalesef, dünyanın büyük bir bölümü için, barış, istikrar ve adalet üretemiyor. Büyük güçler arasındaki rekabetin küresel düzeyde gerilim ve kutuplaşmayı arttırdığına tanıklık ediyoruz. Gittikçe dengeden uzaklaşan uluslararası sistem, öngörülemez pek çok gelişmeyi içinde barındırıyor. Bu da kırılganlığı artırıyor. Uluslararası sistemde siyasi, askeri, ekonomik, çevresel, teknolojik ve sosyal pek çok sınamayla eşzamanlı olarak karşı karşıyayız. 

Dünya, Avrupa’da yanı başımızda patlak veren bir savaşın nereye varacağının tedirginliğini yaşarken, savaşın küresel düzeyde yarattığı enflasyon, durgunluk, enerji krizi ve gıda sıkıntısı gibi sınamalarla da uğraşıyor. Küreselleşmenin getirdiği refah artışı, uluslararası düzeyde adil paylaşılamamaktadır. Uluslararası ve bölgesel yönetişimden sorumlu olan örgütler, bu vahim durumu çözme konusunda çoğu kez yetersiz kalıyor ve bazen de isteksiz davranıyor.

Tarih bize, söz konusu krizlerin böyle devam edemeyeceğini acı tecrübelerle göstermiştir. Bir değişim ihtiyacı var. Peki, bu değişim nasıl olacak? Aktörleri kimler olacak? Uluslararası sistemin bu kırılma anında nasıl bir şekil alacağı, önde gelen devletlerin politika tercihlerine ve bu tercihleri gerçekleştirme yeteneklerine bağlı olacaktır. Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, hiç şüphesiz bu önde gelen devletlerden birisidir.

“VİZYONUMUZ, TÜRKİYE YÜZYILI’NDA TÜRKİYE’Yİ SİSTEM KURUCU AKTÖRLERDEN BİRİSİ HÂLİNE GETİRMEKTİR”

Cumhuriyet’imizin yüzüncü, Hariciye teşkilatımızın temellerinin atılmasının 500’üncü yıl dönümünde, Türkiye Yüzyılı’na adım atıyoruz. Vizyonumuz, Türkiye Yüzyılı’nda Türkiye’yi sistem kurucu aktörlerden birisi hâline getirmektir. Bu büyük hedefe, değişimi öngörerek ve şekillendirerek ulaşacağız. Biz, küresel adaletsizlikleri ortadan kaldıran, ekonomik eşitsizliklerin üzerine giden, barış, güvenlik, istikrar ve refah üreten, etkili, kapsayıcı ve insanlığı kucaklayıcı bir uluslararası sistemin kurulması için diğer ülkelerle birlikte çalışacağız. Büyük değişimlerin stratejik sabır ve güçlü irade gerektirdiği bilinciyle, mütevazı ama istikrarlı adımlarla ilerleyeceğiz. Bu adımlarımızı hayata geçirirken dört temel stratejik hedef doğrultusunda hareket edeceğiz. Bunlar; bölgemizde barışı ve güvenliği tesis etme, dış ilişkilerimizi yapısal zemine oturtma, refah ortamını geliştirme ve küresel hedeflerimizi ilerletmedir.

“KARADENİZ TAHIL GİRİŞİMİ’NİN YENİDEN CANLANDIRILMASI İÇİN BÜTÜN TARAFLARLA TEMASLARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ”

İlk hedefimiz olan bölgemizde barışı ve güvenliği tesis etme bağlamında, çatışma alanlarının azaltılmasına yönelik tedbir ve girişimlerimizi yoğunlaştıracağız. Bölgemizde güvenlik, huzur ve istikrara en büyük tehdit, terör örgütleri ve diğer vekil örgütlerdir. Adı ister FETÖ, ister PKK/YPG, ister DEAŞ olsun, tüm ilgili kurumlarımızla birlikte terör örgütlerine ve arkalarındaki güçlere, ülkemizde ve bölgemizde göz açtırmayacağız, alan da bırakmayacağız, nefes de aldırmayacağız. Bu doğrultuda içeride askeri, istihbari ve teknolojik kabiliyetlerimizi artırırken, dışarıda ise dostlarımızla etkin iş birliğini sağlayarak mücadelemizi sürdüreceğiz. Ukrayna Savaşı’nın sona erdirilmesi ve barışın tesisi için çaba göstermeye inatla ve ısrarla devam edeceğiz. Savaşta son dönemdeki tırmanmayı endişe verici buluyoruz. Montrö Sözleşmesi’nin uygulayıcısı olarak, özellikle Karadeniz’de sükunetin muhafaza edilmesi, bunu tehlikeye sokacak girişimlerin engellenmesi temel önceliğimiz olacaktır. Dünya üzerinde her haneye etki eden Karadeniz Tahıl Girişimi’nin yeniden canlandırılması için bütün taraflarla temaslarımızı sürdüreceğiz. Bunu yapabilen yegane aktör Türkiye’dir.

“GÜVENLİ VE ONURLU GERİ DÖNÜŞLERİN SAĞLANMASINA YÖNELİK ÇALIŞMALARIMIZI DA HIZLANDIRACAĞIZ”

Öte yandan, Suriye’deki ihtilafın siyasi bir süreçle ve Suriye’nin toprak bütünlüğü temelinde çözüme kavuşturulmasının ana savunucusu olmaya devam edeceğiz. Suriye’yi terör örgütlerinin sığınağı, vekâlet savaşlarının arenası olmaktan çıkarmak için her türlü çabayı göstereceğiz. Güvenli ve onurlu geri dönüşlerin sağlanmasına yönelik çalışmalarımızı da hızlandıracağız. Diğer bir komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğünün ve siyasi istikrarının başlıca savunucusuyuz. Bu amaçla Irak’ın başta PKK olmak üzere terör örgütlerinden arındırılmasına destek vermeyi sürdüreceğiz.

“KOMŞUMUZ YUNANİSTAN’LA İHTİLAFLI MESELELERE ÇÖZÜM BULMA KONUSUNDA MEVCUT POZİTİF ATMOSFERİN BÜYÜK BİR FIRSAT SUNDUĞUNA İNANIYORUZ”

Bölgemizde tüm ülkelerle ilişkilerimizi pozitif gündem üzerinden ilerletme arzusu içerisindeyiz. Komşumuz Yunanistan’la ihtilaflı meselelere çözüm bulma konusunda mevcut pozitif atmosferin büyük bir fırsat sunduğuna inanıyoruz. Biz bu konuda samimiyiz. Yunan tarafının da aynı samimiyeti göstereceğini ümit ediyoruz. Öte yandan, milli davamız Kıbrıs’taki duruşumuz açıktır. Kıbrıs Türklerinin egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescili temel politikamızdır. Ege ve Doğu Akdeniz’de hak ve çıkarlarımızı hassasiyetle korumaya devam edeceğiz.

Afrika’da son dönemde artan darbeler ve istikrarsızlık karşısında, güvenliğin tesisi ve barışın temini açısından ön alıcı adımlar atmaktayız. Libya’da kalıcı huzur için geniş bir uzlaşı temelinde, ülkenin tamamında şeffaf, adil ve hür başkanlık ve parlamento seçimlerinin daha fazla vakit kaybetmeksizin yapılması elzemdir.

Orta Doğu ve Güney Kafkasya’daki uzlaşma ve normalleşme süreçlerimiz hız kazanmış durumda.

Temel dış politika ilkelerimiz temelinde sorunları çözme, dostlarımızın sayısını artırma ve mevcut dostluklarımızı daha da güçlendirme peşinde olacağız. Güney Kafkasya’da istikrar, huzur, refah ve güvenlik için Türkiye-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan süreçlerinin eşgüdümlü olarak ilerlemesi elzemdir.

“FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİN YANINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Orta Doğu’da kalıcı barışın tek yolu, uluslararası parametreler temelinde iki devletli çözümdür. Doğu Kudüs’ün başkenti olduğu bağımsız ve egemen Filistin devletinin kurulmasıdır. Bu vizyona zarar veren her türlü adıma ve ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı hedef alan provokasyonlara karşı duracağız. Filistinli kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz.

“YENİ DÖNEMDE, TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNE VİZYONER BİR BAKIŞLA YAKLAŞILMASI VE SÜRECİN TAM ÜYELİK PERSPEKTİFİYLE CANLANDIRILMASI ÖNEM ARZ ETMEKTEDİR”

Türkiye’yi birtakım farazi, tarihten kopuk ve altı boş kavramlar geliştirerek adeta bölge dışı bir güç, hatta hasım olarak nitelemek, Balkanlar’da yapılabilecek en vahim hatadır. Bütün Balkan ülkelerinin, hatta Moldova’nın ve hatta Ukrayna’nın AB ve NATO üyeliklerinin konuşulduğu bir ortamda, Türkiye’nin AB üyelik sürecinin akamete uğratılmış olması, stratejik körlüktür. Yeni dönemde, Türkiye-AB ilişkilerine vizyoner bir bakışla yaklaşılması ve sürecin tam üyelik perspektifiyle canlandırılması önem arz etmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye’nin AB üyeliği sürecinin canlandırılması çağrısı temelinde, Türkiyesiz bir AB’nin gerçek manada küresel bir aktör olamayacağını bir kez daha buradan vurgulamak istiyoruz. NATO’nun bütün üyelerinin, karşı karşıya olduğu güvenlik tehditleri ve endişelerini eşit oranda gözeten bir yapıda olmasını da beklemekteyiz. Bu çerçevede bazı NATO ülkelerinin, Suriye ve Irak’ta PKK ile olan açık ve örtülü iş birliğine hemen son vermeleri gerektiği çağrısını buradan yineliyoruz.

İkinci hedefimiz ise dış ilişkilerimizin yapısal bir zemine oturtulmasıdır. Mevcut uluslararası sistemde, kazanımlar elde etmek başlı başına uzun soluklu bir çalışma gerektiriyor. Uluslararası sistemde kazanımları kalıcı hâle getirerek, kurumsallaştırabilmek ise asıl ve daha zor olandır. Siyasi, askeri, ekonomik ve diğer alanlarda mevcut iş birliği ve ittifak sistemlerimizi daha etkin kılmak için çalışacağız. Medeniyet köklerimizi kucaklayan vizyoner Türk Devletleri Teşkilatı girişimi bu kurumsallaşmaya bir örnektir. Büyük Türk dünyasında heyecan yaratan bu atılımımızı daha ileri entegrasyon aşamalarına taşıyacağız. Benzer girişimleri İslam dünyasının dayanışmasını artırmak için de hayata geçireceğiz.

“AB İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ VE VİZE SERBESTİSİNİN SAĞLANMASI KONUSUNDAKİ ÇABALARIMIZ DA YOĞUNLAŞTIRARAK SÜRDÜRECEĞİZ”

Üçüncü hedefimiz, refah ortamının geliştirilmesidir. Bölgesel barış, güvenlik ve istikrara vereceğimiz katkılar refahı da artıracaktır. Türkiye Yüzyılı’nda ikili ve bölgesel ilişkilerimizin ekonomi, ticaret ve finansal ayaklarının daha sistemli ve kurumsal hâle getirilmesine çalışacağız. Güçlü, kendine yeterli, küresel fırsatlara erişimi olan bir ekonomi, milli gücümüzün en büyük dayanağıdır. Dış politikamızı da bu ekonomik hedefleri destekleyecek bir şekilde planlayıp yürüteceğiz. Ülkemizin ve bölgemizin finansal güvenliğini sağlama noktasında alternatif mali ve ekonomik araçlar geliştirilmesine destek vereceğiz. Bu kapsamda, yerel para birimleri üzerinden dış ekonomik işlemlerin gerçekleştirilmesine katkıda bulunacağız. Öncelikle yakın bölgemizden başlayarak, insan, sermaye, mal ve hizmetlerin dolaşımını hızlandıracak politikaları hayata geçireceğiz. AB ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisinin sağlanması konusundaki çabalarımız da yoğunlaştırarak sürdüreceğiz. Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefimiz doğrultusunda, tüm coğrafyalarla ticari ve ekonomik ilişkilerimizi geliştirecek ve çeşitlendireceğiz. Savunma sanayi dahil, yüksek ve kritik teknoloji alanlarının ekonominin lokomotifine dönüşümüne yönelik adımların dış ilişkiler boyutunu itinayla yürüteceğiz.

Enerji ve ulaşım koridorlarında merkez olma konumumuzu tahkim edecek ve bağlantısallık kapasitemizi artıracağız. Irak’ın Kalkınma Yolu projesine, bölgede barış ve refahın güçlendirilmesi bakımından büyük önem veriyor ve destekliyoruz. TANAP doğal gaz boru hattı, Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridor gibi, enerji ve ulaştırma alanlarında en uygun ve güvenilir güzergâhları oluşturan bağlantısallık projelerine öncelik vereceğiz. Böylece, tüm bölge halklarının enerji ve tedarik zinciri güvenliğine somut katkılar sunacağız.

Dördüncü hedefimiz ise, küresel hedeflerimizin ilerletilmesine katkı sağlamaktır. Bu kapsamda Yeniden Asya, Latin Amerika ve Afrika Ortaklığı girişimlerimizi, daha kalıcı ve kurumsal bir çerçeveye oturtacağız. Daha adil bir dünya düzeni için küresel sorunların çözümüne katkı sağlamaya devam edeceğiz. Zira küresel adaletsizliklerden rahatsız olan bir milletiz.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan yapıların reformu bir zorunluluk hâline. BM ve diğer uluslararası kuruluşlarda daha adil temsilin sağlanması ve bu kuruluşların etkinliğinin artırılması yönündeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Uluslararası finansal kurumların, borçlanma krizini sona erdirecek ve sürdürülebilir kalkınmanın altyapısını kuracak bir şekilde reformunu savunacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın ilan ettikleri 2053 yılı için net sıfır emisyon ve Yeşil Kalkınma Devrimi hedefleri doğrultusunda, iklim kriziyle mücadelede de üzerimize düşeni yapacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın refikalarının öncülüğünde hayata geçirdiğimiz Sıfır Atık girişimi bu yıl itibariyle küresel bir politika hâline gelmiştir.

“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN LİDERLİĞİNDE İZLEYECEĞİMİZ MİLLİ DIŞ POLİTİKAMIZLA, TÜRKİYE’MİZİN TAM BAĞIMSIZLIK DAVASINI HEP BERABER OMUZLAYACAĞIZ”

Tarih, dış ilişkilerini çok paydaşlı ve çok disiplinli bir şekilde ve eşgüdüm içerisinde yürüten devletlerin mukayeseli üstünlüğe sahip olduğunu göstermektedir. Bu çerçevede bizler de Dışişleri Bakanlığı olarak; dış ilişkilerimizin bütün boyutlarıyla envanterini tutup, cari sorunlar ve stratejik fırsatlara ilişkin pozisyonlar üretip, Bakanlıklarımız ve kurumlarımız arasında eşgüdüm sağlayacağız.

Bu sayede, dış ilişkilerimizde devlet olarak tek ses, tek vücut şeklinde hareket etmek mümkün olacaktır. Bu süreçte, Bakanlığımızın ve dış misyonlarımızın her türlü imkân ve kabiliyetlerini tahkim edeceğiz. Dünyanın en büyük beş diplomatik ağından birisine sahip olan ülkemizi bu sıralamada, daha da yukarılara taşıyacağız. Her an ve her yerde, gücümüz yettiğince, vatandaşımızın, soydaşımızın, dindaşımızın, akraba topluluklarımızın ve diğer ezilen toplulukların yanında olacağız.

Devletimize ve milletimize hizmet uğruna çıktığımız bu yolda hedeflerimiz büyük. Bu yolda en büyük güvencemiz, siz değerli ve tecrübeli Büyükelçilerimizin fedakârca ve azimle yürüttüğü çalışmalardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde izleyeceğimiz milli dış politikamızla, Türkiye’mizin tam bağımsızlık davasını hep beraber omuzlayacağız. Devlete ve millete hizmet yolunda şehadete yürüyen, diplomatlarımız dahil, bütün kahramanlarımızın ruhları şad olsun.

Sizleri ve sizler nezdinde bütün mesai arkadaşlarımı gönülden selamlıyor; üstün başarılarınızın devamını diliyorum.”