ALİ BABACAN: "HER YERE ŞİDDETİN SIZDIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ, 'ÖFKE BİR HİTABET SANATIDIR' DİYEN BİR CUMHURBAŞKANI VAR BU ÜLKEDE"

ALİ BABACAN: "HER YERE ŞİDDETİN SIZDIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ, 'ÖFKE BİR HİTABET SANATIDIR' DİYEN BİR CUMHURBAŞKANI VAR BU ÜLKEDE"
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Bu iktidar şiddeti asla beslemese, sahiplenmese, göz yummasa bu çete, mafya, her türlü suç örgütü koruma altına alınmasa iktidar tarafından bazı siyasi yapıların elemanları yargıya sızmış olmasa bütün bu gördüklerimizi, yaşadıklarımızı yaşamayız Türkiye'de... Ankaragücü ve Rizespor maçında yaşanan olaylardan sonra adli ve idari süreçleri de yakından izliyoruz. Yaşandığı ilk dakikalardan itibaren ilgili bakanların konuyla ilgili seferber olması, yaşanan şiddetin futbo

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Bu iktidar şiddeti asla beslemese, sahiplenmese, göz yummasa bu çete, mafya, her türlü suç örgütü koruma altına alınmasa iktidar tarafından bazı siyasi yapıların elemanları yargıya sızmış olmasa bütün bu gördüklerimizi, yaşadıklarımızı yaşamayız Türkiye'de... Ankaragücü ve Rizespor maçında yaşanan olaylardan sonra adli ve idari süreçleri de yakından izliyoruz. Yaşandığı ilk dakikalardan itibaren ilgili bakanların konuyla ilgili seferber olması, yaşanan şiddetin futbol kulüpleri ve taraftarlardan nezdinden mahkum edilmesi iyi birer haber gibi duruyor olabilir. Fakat, büyük plazalardan küçük dükkanlara, taşradan şehirlere küçük bir yol verme kavgasından alacak verecek tartışmalarına, kiracı ve ev sahipleri arasındaki vakalara, kameraların görmediği onlarca silahlı silahsız şiddet vakalarına dikkatle bakmak zorundayız. Toplumun içine düşürüldüğü bu öfke çukurundan bu ülke siyasetçilerinin çıkaracağı çok şey var. Şiddet baş gösterdikten sonra açılan telefonlar atılan tweetler bir işe yaramıyor. Önce bu ülkede şiddet ikliminin düzeltilmesi gerekiyor. Öfkeden nefretten beslenenler var. 'Öfke bir hitabet sanatıdır' diyen bir Cumhurbaşkanı var bu ülkede" diye konuştu.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Babacan, şunları söyledi:

“O KATİL İLAN ETTİĞİ KİŞİYE GİTTİ TOGG HEDİYE ETTİ”

"Bu yıl birçoğumuz sevdiklerini toprağa verdi. Öznur Göçer kardeşimiz de onlardan birisi. Eşi Yunus Emre Göçer motokuryelik yapıyordu. Pek çok vatandaşımız gibi o da helalinden geçim derdindeydi. 30 Kasım günü trafikte kendisine arkadan çarpan birisi tarafından öldürüldü. Çarpan kimdi? Yabancı uyruklu bir kişi. Yunus Emre Göçer entübe edilmişken hayati tehlike hala devam ederken çarpan kişi serbest bırakıldı. Bir vatandaşımızın trafikte katledilmesi, olay sonrasında çok açık kabahati olan birini korunup kollanması bize ülkemizdeki hukuk düzenin geldiği nokta ile ilgili çok şey söylüyor. Cemal Kaşıkçı bir gazeteci İstanbul'un orta yerinde hunharca katledilmişti. Dosya kapatılmak istendiğinde sayın Erdoğan 'bunlar dünyayı enayi zannediyorlar. Belgeleri dinlemek istediler ama bir de almak istediler. Kusura bakmayın o kadar da değil dinletiriz gösteririz ama vermeyiz.' sayın Erdoğan'ın ifadeleri. Sonra ne yaptı? Veliaht prensine katil dediği ülkeye dosyayı olduğu gibi iade etti. Cinayetin üstünü örttü. Sonra gitti o ülkeden acil döviz kredisi talebinde bulundu. O katil ilan ettiği kişiye gitti TOGG hediye etti. 

 "HER YERE ŞİDDETİN SIZDIĞI BİR DÖNEMDEN GEÇİYORUZ"

Ankaragücü Başkanı Faruk Koca'nın Hakem Umut Meler'e yaptığı saldırıya kınayan Babacan şunları söyledi:

"Şiddet sarmalının gündelik yaşamımıza dört bir yandan sirayet ettiği, küçük bir trafik tartışmasından futbol müsabakalarına varana dek her yere şiddetin sızdığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye insanların çocuklarına futbolcu isimlerini verdiği bir ülkedir. Parklara meydanlara futbolcu heykellerinin dikildiği bir ülkedir. 2032 Avrupa Kupası'na ev sahipliği yapan bir ülkedir Türkiye.  Bu şiddeti uygulayan kişinin içinde olduğu psikoloji, ayağını yerden havalandıran özgüven, sırtını dayandırdığını düşündüğü kişiler, makamlar bunların hepsi bu ülkede üzerine koskoca soru işareti konulması gereken hususlardır. Bizim ülkemiz böyle bir ülke değil. Bizim ülkemiz barış ülkesi, huzur ülkesi. Bakmayın ülkenin en tepesindekilerin her gün bu ülkeye ayrımcılık pompaladıklarına. Bakmayın her gün bu nefret diliyle bu ülkeye zarar verenlere hiç bakmayın aldırmayın. Bizim toplumumuzun köklerinde barış vardır, şiddet yoktur. Bu art niyetlilerin oyununa asla gelemeyelim.

"’ÖFKE BİR HİTABET SANATIDIR’ DİYEN BİR CUMHURBAŞKANI VAR BU ÜLKEDE"

Bu iktidar şiddeti asla beslemese, sahiplenmese, göz yummasa bu çete mafya her türlü suç örgütü koruma altına alınmasa iktidar tarafından bazı siyasi yapıların elemanları yargıya sızmış olmasa bütün bu gördüklerimizi, yaşadıklarımızı yaşamayız Türkiye'de... Ankaragücü ve Rizespor maçında yaşanan olaylardan sonra adli ve idari süreçleri de yakından izliyoruz. Yaşandığı ilk dakikalardan itibaren ilgili bakanların konuyla ilgili seferber olması, yaşanan şiddetin futbol kulüpleri ve taraftarlardan nezdinden mahkum edilmesi iyi birer haber gibi duruyor olabilir. Fakat, büyük plazalardan küçük dükkanlara, taşradan şehirlere küçük bir yol verme kavgasından alacak verecek tartışmalara kiracı ve ev sahipleri arasındaki vakalara kameraların görmediği onlarca silahlı silahsız şiddet vakalarına dikkatle bakmak zorundayız. Toplumun içine düşürüldüğü bu öfke çukurundan bu ülke siyasetçilerinin çıkaracağı çok şey var. Şiddet baş gösterdikten sonra açılan telefonlar atılan tweetler bir işe yaramıyor. Önce bu ülkede şiddet ikliminin düzeltilmesi gerekiyor. Öfkeden nefretten beslenenler var. 'Öfke bir hitabet sanatıdır' diyen bir Cumhurbaşkanı var bu ülkede…

"BÜTÇE HAKKI MECLİSTEN ALINMIŞ, CUMHURBAŞKANI'NIN ŞAHSINA VERİLMİŞTİR"

Bütçe görüşmeleri Genel Kurul'da başladı. Gece gündüz Genel Kurul'da bütçe konuşuluyor. Meclis Genel Kurulu'nun duvarında büyük puntolarla 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazısı vardır. Milletin egemenliğinin demokrasinin en önemli ilkesi de şudur, 'bütçe hakkı Meclis'indir.' 2017 Anayasa değişikliğinden ve 2018 seçimlerinden bu yana bu ülkede bütçe hakkı Meclis'ten alınmış, Cumhurbaşkanı'nın şahsına verilmiştir. Cumhurbaşkanı bütçeye istediği gibi ödenek ekleyebilmektedir. Meclisten ne geçerse geçsin Cumhurbaşkanı bunu rahatlıkla 15 yapar 50 yapar. Önünde hiçbir engel yok. Meclisin haftalarca tartışarak geçirdiği bütçenin rakamlarının aslında fiili uygulamasa hiçbir önemi olmayacak, Cumhurbaşkanı bu rakamları istediği gibi değiştirebilecek.  Adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen aslında tam bir sistemsizlik olan yapının nasıl bir ucube yapı haline geldiğini biliyor musunuz? Milyonlarca insan sandık başına gidiyor oy veriyor. Fakat bu koskoca Meclis en temel hakkı olan bütçe hakkını bile kullanamıyor, uygulayamıyor. Ne kadar yanlış bir sistemin içerisine Türkiye'nin yuvarlandığını bütün bunlar bize açıkça gösteriyor. Bu meclis niye var? Bir Meclis'in tek bir varlık sebebi varsa o da bütçe hakkıdır, 800 yılı aşkın süredir böyledir. Ama en temel varlık sebebinin köküne dinamit koymuşlardır. 

"600 MİLLETVEKİLİ NE YAPARSA YAPSIN TEK BİR KİŞİ ANLAMSIZ HALE GETİREBİLİYOR"

Cumhurbaşkanı pek çok vergi kalemini tek bir imzayla arttırabiliyor. Eskiden Maliye Bakanlığı'nın yetkisinde olan ödenek meselesi de bizzat Cumhurbaşkanlığı'nın çatısına alınmış durumda. Kime ne zaman ne kadar para vereceğini tek bir imza ile Cumhurbaşkanı kendisi belirliyor. Bu çatı altında 600 milletvekili ne yaparsa yapsın tek bir kişi hepsinin anlamsız hale getirebiliyor. Bütçe görüşülmeye başlarken dakika bir gol bir bütçeyi Meclis'e sunan kişi Cumhurbaşkanı'nın memur olarak atadığı kişi tek bir kişiye sorumlu o da Cumhurbaşkanı’na, bir gece ansızın kararnameyle görevden alınabilecek bir kişi.

“EĞER UĞRAŞTIĞINIZ, TÜİK'İN AÇIKLADIĞI UYDURMA MAKYAJLI ENFLASYONSA YAPTIĞINIZIN TAMAMI BOŞ. TAMAMI ÇÖP”

Merkez Bankası, 'Ben enflasyonu düşürdüm düşüreceğim' diyor. Hedefler açıklıyor. Hangi enflasyon ya. Eğer uğraştığınız, TÜİK'in açıkladığı uydurma makyajlı enflasyonsa yaptığınızın tamamı boş. Tamamı çöp. Gerçek enflasyon TÜİK'in enflasyonunun çok üzerinde bunu çarşıya pazara çıkan herkes her vatandaş gerçek enflasyonu biliyor. Seçimlerden bu yana yeni iş başına gelen ekonomi yönetiminde en büyük zaaf TÜİK'e hala gerçek enflasyonu söyletmemek. 

"100 MİLYARI SAĞA SOLA SAVURURKEN TARIMA DESTEĞİ 91 MİLYARDA BIRAKIRSANIZ HALA GIDA ENFLASYONU DÜŞMEZ"

Toplam vergi gelirlerinin bu bütçede yüzde 75 artırılması öngörülüyor. Bunların da bir kısmı dolaylı vergilerden gelecek vergiler. KDV ve ÖTV'dir dolaylı vergilerdir. Bir litre ekmek alın içinde KDV var. Bu bütçeyle ilan ettiler ki önümüzdeki yıl dolaylı vergilerde artmaya devam edecek. En küçük bir harcama yapan her vatandaşımız daha fazla vergi ödeyecek. Bütçe faize ayrılan ödenek 12 trilyon 254 milyar lira. Eski parayla 1 kentrilyon 254 katrilyon... Kamu özel ortak garantilerine 162 milyar kaynak ayrılmış durumda. Garantilere 162 milyar lira yazan iktidar tarımsal desteklemeye 91 milyar para ayırmış. Çiftçi ne kadar üretse o kadar zarar ediyor. Siz 100 milyarları sağa sola savururken tarıma desteği 91 milyarda bırakırsanız   bu ülkede gıda enflasyonu düşmez. 

"HANGİ VAKFA DERNEĞE DESTEK VERİYORSUNUZ"

Bu bütçenin güven vermemesinin bir başka nedeni de şeffaflığın olmaması. Sayıştay denetiminden kaçınma, ihale yasasından muafiyet gibi kötü alışkanlıklar bu bütçede aynen devam ediyor. Özel hesap özel ödenek fon gibi denetimsiz ya da şeffaf olmayan yollarla harcama yapılması artarak devam ediliyor. Bütçede bunların üstü örtülüp halbuki kanun gereği bunun yayınlanması gerekiyor. Siz hükümet olarak hangi vakfa hangi derneğe destek veriyorsunuz, bilelim ya...

“HER TÜRLÜ YASADIŞI BAHİSLER KUMAR VE FUHUŞ MEMLEKETTE TAVAN YAPMIŞTIR”

Seçimden bu yana icraat diye ortaya konulan şeyler faiz artırımı vergi artışı ve zam yağmurudur. Kapı kapı dolaşıp diğer ülkelerden borç olarak döviz istemektir. Daha da acısı ekonomideki kötü gidişat beraberinde sosyal sonuçlar da yaratmaktadır. Her türlü yasadışı bahisler kumar ve fuhuş memlekette tavan yapmıştır. Gayri meşru olup olmadığına bakmaksızın hızla zengin olma, köşeyi dönme anlayışı yaygınlaşmıştır... Bütün bu geniş coğrafyada ne kadar para meselesi varsa ne kadar uyuşturucu meselesi varsa ne kadar mafya- çete meselesi varsa özellikle İstanbul bu işlerin merkezi haline gelmiştir... Türkiye'yi hukukta, adalette, demokraside, özgürlüklerde dünya sıralamasında en dibe düşüren bir iktidarın ülkemizi ekonomide şampiyonlar ligine çıkarması mümkün olmayacaktır."

"ŞU ANA KADAR YAPILAN KAZA SONRASI PANSUMAN"

Babacan, Hazine Bakanı Mehmet Şimşek'in temel vergi yasalarının gözden geçirmesiyle ilgili soruya da şu yanıtı verdi:

"Ekonomi yönetiminde görev alan arkadaşların çabalarını görüyoruz takdir ediyoruz ancak yetersiz buluyoruz. Etkileyebildikleri alan çok çok sınırlı... Ekonomide geçici iyileştirmeleri sağlamak bazen kolaydır, faizi artırırsınız yüksek faizin cazibesiyle ülkeye geçici bir para girişi olabilir ama bu eğer kısa vadeliyse dışarıya çıkacak şekilde hazır bekleyen paraysa ülkenin uzun vadeli sorunlarına çare olmaz. İlk etapta yapılacak zaten pansumandır asıl tedaviyi siz hastanede yaparsınız. Şu ana kadar yapılan kaza sonrası pansuman."

“MUHALEFET PARTİLERİ İÇİN ASGARİ ÜCRET ÇOK RAHAT BİR AÇIK ARTTIRMA ALANI HALİNE GELEBİLİR”

Asgari ücretle ilgili soru üzerine Babacan, "Biz bugüne kadar prensip olarak asgari ücretle ilgili herhangi bir rakam vermedik. Muhalefet partileri için asgari ücret çok rahat bir açık arttırma alanı haline gelebilir. Ben bir rakam veririm yarın başka kişi gelir ben beş fazlası veririm der. Biz uzun vadeli meseleye bakarak sistem önerisi söylüyoruz. Gerçek enflasyon artı refah payı dolayasıyla bu rakamları çarpıp bölmekte çok zor değil. Ama rakam ifade ettiğiniz anda lüzumsuz bir açık arttırma alanı haline geliyor. Bir günlük manşet uğruna bir açık arttırma sisteminin parçası olmayız" dedi.