Soykırım tasarısı hukuksuz, mesnetsiz ve zararlı
Almanya Federal Meclisi, 2 Haziran Perşembe günü yapılan oylama neticesinde 1915 olaylarını ‘soykırım’ olarak nitelendiren bir tasarıyı kabul ederek büyük bir skandala imza attı. Siyasi güdülerle hareket eden bazı Alman siyasetçiler, hukuksuz ve mesnetsiz bir kararı destekleyerek Türk-Ermeni ilişkilerinde olumlu adımlar atılması ihtimalini zora soktu.
Alman Parlamentosu’nun kararı, hukuki açıdan oldukça sorunlu bir görünüm arz ediyor. Zira Alman siyasetçiler, hukukun temel prensipleri ile Avrupa Birliği İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını ihlal etmek pahasına siyasi bir tavır ortaya koydu.
Günümüzde soykırım kavramının hukuki sınırlarını belirleyen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında kabul edilmiştir. Soykırım suçunun hukuki bir tanıma kavuşturulması, kuşkusuz II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından Yahudiler başta olmak üzere bazı etnik ve dini topluluklara karşı işlenen insanlık suçları hasebiyle kaçınılmaz hâle gelmişti.
Türkiye’nin 1950 yılında kabul ettiği sözleşme, Almanya tarafından ancak dört yıl sonra imzalanmış; 1948’de tanımlanan soykırım suçundan hüküm giyen ilk kişi ise 1998’de Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından müebbet hapse çarptırılan politikacı Jean-Paul Akayesu olmuştur. Bu çerçevede 1915 olaylarının 1948’de kabul edilen bir tanıma istinaden ‘soykırım’ olarak değerlendirilmesi, hukukun temel kaidelerinden olan “kanun yoksa suç yoktur” (nulla poena sine lege) ilkesine aykırıdır.
Alman parlamenterler, bu tasarıyı kabul ederek AİHM kararlarını da ayaklar altına aldı. AİHM’nin pozisyonunu açıkça ortaya koyduğu bir ortamda Berlin’in 1915 olaylarını soykırım olarak gösterme çabası, ancak siyasi körlükle açıklanabilir.
Tarihi hata
Alman parlamenterler, geçtiğimiz hafta gündeme gelen tasarıyı kabul ederek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını da ayaklar altına aldı. Zira Mahkeme, 2015 yılında sonuçlanan Perinçek-İsviçre davasının gerekçeli kararında soykırım iddialarının “tartışma açık” ve “tartışma konusu” olduğunu ifade ederek mahkemenin “1915 olaylarının uluslararası hukuka göre soykırım olarak tanımlama yetkisinin olmadığını” vurgulamıştır. AİHM’nin pozisyonunu açıkça ortaya koyduğu bir ortamda Berlin’in 1915 olaylarını soykırım olarak gösterme çabası, ancak siyasi körlükle açıklanabilir.
Son olarak Almanya Federal Meclisi’nin 1915 olayları konusunda hüküm verme pozisyonunda olmadığını ifade edelim. Bu görüş, Perşembe günü yapılan oylamada hayır oyu kullanan muhafazakâr CDU-CSU partisinin Leipzig milletvekili Bettina Kudla tarafından da paylaşılıyor. Oylamadan sonra Twitter hesabından bir açıklama yapan Kudla, “başka ülkelerde yaşanan olayların tarihi değerlendirmesini yapmak, Alman Parlamentosu’nun işi değildir” diyerek soykırım iddiasını gündeme getirenlere en güzel cevabı verdi.
Öte yandan Almanya Federal Meclisi’nin kararı yalnızca hukuk ihlali değil, aynı zamanda siyasi basiretsizlik ve vizyonsuzluk olarak değerlendirilmelidir