Popülistlerle nasıl mücadele edilmeli?
ize bir şey itiraf edeyim: Geceleri yatağıma uzandığımda ana akım siyasetin özlemiyle yanıp tutuşmuyorum. Onun yerine Fransa'nın güneybatısındaki evimde bir hafta geçirip kırlarda dolaşıyorum. Sonbahar güneşinin sıcaklığını sırtımda, ağaçların yaprakları sararmaya başlamış, yerli çiftçiler bağ bozumuna hazırlanıyor. İnsan bunları nasıl sevmez?
Siyaset dünyasında ise sevilmeyecek o kadar çok şey var ki… Solda da sağda da iyi bir yıl geçiren ana akım lider sayısı çok az. Aslına bakarsanız, dikkate değer bir başarı görebilmek için epey bir uğraşmanız lazım.
Kamuoyu araştırmaları, Le Pen ile Sarkozy veya Juppé arasında ikinci tur bir çekişme olacağını gösteriyor. Bu da sol, Le Pen'i alt edebilmek için geleneksel sağ kanattan bir adayı tercih etmek zorunda kalacak demek.
Avrupa'nın popülizm çıkmazı
Fransa'da önümüzdeki ilkbaharda seçime hazırlanan Cumhurbaşkanı François Hollande, hasarlı ürünlere benziyor. Fransız ekonomisi yüksek bir üretkenlik potansiyeli ve iyi eğitimli iş gücü avantajına sahip, ama sendikacılar ve Hollande'ın Sosyalist Partisi’nin diğer üyeleri, güçlü büyümeyi yeniden sağlayacak tedbirlerin yolunu tıkıyor. Diğer taraftan eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve eski Başbakan Alain Juppé, Hollande'a meydan okumak ve aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin lideri Marine Le Pen'in önünü kesmek için merkez sağ muhalefetin kontrolünü ele geçirmeye çalışıyor.
Kamuoyu araştırmaları, Le Pen ile Sarkozy veya Juppé arasında ikinci tur bir çekişme olacağını gösteriyor. Bu da sol, Le Pen'i alt edebilmek için geleneksel sağ kanattan bir adayı tercih etmek zorunda kalacak demek. Le Pen'in kazanma ihtimali düşük, ama çoğu kimse, Haziran ayında Birleşik Krallık'ın Avrupa Birliği'nden ayrılması ile ilgili olarak yapılan oylama ve ABD'de Donald Trump'ın Cumhuriyetçi Parti başkan adaylığı kampanyası hakkında da böyle diyordu.
Avrupa'nın en önemli siyasetçisi Almanya Başbakanı Angela Merkel, mültecilere kucak açma konusundaki ilkeli politikası yüzünden seçmenlerin öfkesini çekmiş durumda. Muhalefetteki Sol Parti, seçmen gücü anlamında pek muteber sayılmaz, ama aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif Partisi, göçmen karşıtı duyguları kullanıp yerel seçimlerde Merkel'in memleketi Mecklenburg-Batı Pomeranya dahil hükümet partilerine (yani Merkel'in partisi Hristiyan Demokratlar ve merkez sol Sosyal Demokratlara) yönelik desteği yavaş yavaş törpülüyor.
İtalya'da Başbakan Matteo Renzi, can çekişen ülke ekonomisini canlandırmaya çalışırken hırçınlaşıyor. Eski Başbakan Silvio Berlusconi liderliğindeki, sabit temelleri olmayan merkez sağ muhalefet siyasetin kalabalığında kaybolmuş durumda ve artık başlıca rakipleri, popülist Beş Yıldız Hareketi ile ülkedeki siyaset müessesesine kibirden fazla bir şey sunmayan bölgesel politikacılar.
İspanya'da muhalefetteki İspanyol Sosyalist İşçi Partisi'nden destek göremeyen, öte yandan ayrılıkçı Katalanların devam eden bağımsızlık talebiyle karşı karşıya kalan merkez sağcı Halk Partili Başbakan Mariano Rajoy, hükümet kurma mücadelesi içinde.
Yaşlı ve dışlanmış, ağırlıklı olarak İngiltere'de yaşayan çalışan orta sınıf seçmenin Brexit'e evet oyu çıkardığı Birleşik Krallık'ta yeni Başbakan Theresa May ise partisini bir arada tutmaya çalışıyor. Bazı kabine üyeleri Avrupa'dan tam bir kopuş isterken, kimileri de daha makul, orta yolcu bir yaklaşım göstererek İngiliz mal ve hizmetlerinin en büyük pazarı olan Avrupa ile ticaretin sürdürülmesi için bastırıyor.
Bu örneklerin de gösterdiği gibi, popülizm Avrupa genelinde – hatta İsveç ve Hollanda gibi beklenmedik yerlerde bile – yeniden diriliyor. Avrupa kıtası artık Trump'ın kendisini gayet evindeymiş gibi hissedebileceği bir yer haline gelmişken, kendisinin temsil ettiği, Batı’yı birleştirmeyi amaçlayan düzen karşıtı galeyana tepki göstermek şart oldu.